Skip to main content
logo

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şubesi Eş Başkanı Şükran İçöz,

Ağustos ayında gerçekleşecek 2023-2024 yıllarını kapsayacak toplu sözleşme sürecine ilişkin sendikalarının taleplerini kamuoyuyla paylaştı.

Şükran İçöz, emeği ile geçinen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ücretlerinin yoksulluk sınırının altında kaldığına ve enflasyon ile vergi yükü altında ezildiğine vurgu yaparak, “Cüzdanlarımız dolmadan boşaldı, kira parasını dahi ödeyemez hale geldik. Bugün iş yerlerimizde iş barışımız bozulmuş, aldığımız ücretin düşüklüğü üzerine espriler ve aşağılamalar yapılmaya başlanmıştır. Oysaki işçi ve emekçinin aldığı ücretler yoksulluk sınırı altında ve insanca yaşamda değil asgari düzeyde yaşamda eşitlenmiştir. Grevli, toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin, 200 yıllık emek mücadeleleri tarihinin, sınıf mücadelesinin kazanımlarını görmezden gelip meyvesini yiyenler bu durumu birilerinin lütfü olarak değerlendirmeye de devam etmekler” diye konuştu.

Yetkili yandaş konfederasyonun kamu emekçilerinin çıkarları yerine kamu işvereni gibi davranması nedeniyle kamu emekçilerinin bir pazarlık yapamadığına dikkat çeken İçöz, “Üye sayımız, güç birliğimiz, bağımsız hareket edebilmemiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız en önemli güç kaynaklarımızdır. Bizi işlevsiz ve savunmasız bırakan grevsiz toplu sözleşme yerine grev hakkıyla donatılmış, tahkimle sınırlandırılmamış toplu sözleşme hakkını elde etmek için birlikte mücadele etmek ve örgütlenmek zorundayız.  Bu mücadele, meşru haklarımız için kimseden icazet almadan fiili olarak yapılmak zorundadır. Altı dönem (12 yıl) boyunca bizleri sefalete mahkum eden yandaş sendika ve işveren devleti temsil eden hükümetin birlikte oynadığı tiyatro ile oyalanmak yerine TİS programımız etrafında birlikte mücadele ederek hem yetkilendirilmiş yandaş sendikayı hem de işvereni lehimize karar alma yönünde baskı unsuru olmaya tüm iş kolu emekçilerini davet ediyoruz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikamız çatısı altında bir araya gelerek birlikte bize reva görülen insani olmayan çalışma koşullarını ve ücret rejimini değiştirmeliyiz diyen Şükran İçöz sendika olarak taleplerini şu şekilde sıraladı.

  • Performans, ek ödeme, taban, teşvik değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret,
  • Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılsın,
  • Sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsasın
  • Nöbet, icap ve fazla çalışma ücretleri 2 kat arttırılsın
  • Sağlık alanında çalışan tüm emekçiler “sağlık hizmetleri sınıfı”na alınsın
  • Üniversite hastanelerinde de çalışanlara tayin hakkı verilsin,
  • Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin son bulması için “şiddet üreten sağlık sistemi” değişsin,
  • Sağlık ve sosyal hizmetler alanında OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdam edilerek, sözleşmeli tüm çalışanlar 657 4/a kapsamına alınsın.
  • Kamu sağlık hizmeti verilen ASM’lerde her türlü giderler devlet tarafından karşılansın,
  • Covid-19 gibi meslekle ilgili hastalıklar, illiyet bağı aranmadan sağlık kurumlarında çalışan tüm personel için meslek hastalığı sayılsın,
  • Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılsın

 

 

GREVLİ TİS HAKKI, GERÇEK TOPLU SÖZLEŞME,

DEMOKRATİK ÇALIŞMA YAŞAMI İÇİN 

BİRLİKTE ÖRGÜTLENMEYE, MÜCADELEYE!

Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi değerli çalışma arkadaşlarımız 2023 yılı 7. Dönem TİS görüşmeleri için hazırlıklarımız başladı. 6. Dönem TİS metnini tarihi kazanımlar elde ettik diye reklam yapanların bizleri getirdiği nokta hepiniz tarafından iyi bilinmesine rağmen yine emekçiler yandaş sendikayı işkolumuzda yetkili kılmışlardır. Bugün emeği ile geçinen biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ücretleri yoksulluk sınırının altında kalmış, enflasyon ve vergi yükünün altında cüzdanlarımız dolmadan boşalmış, kira parasını dahi ödeyemez hale getirilmiştir. Bugün işyerlerimizde iş barışımız bozulmuş aldığımız ücretin düşüklüğü üzerine espriler ve aşağılamalar yapılmaya başlanmıştır. Oysaki işçi ve emekçinin aldığı ücretler yoksulluk sınırı altında ve insanca yaşamda değil asgari düzeyde yaşamda eşitlenmiştir. Grevli, toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin, 200 yıllık emek mücadeleleri tarihinin, sınıf mücadelesinin kazanımlarını görmezden gelip meyvesini yiyenler bu durumu birilerinin lütfu olarak değerlendirmeye de devam etmekler.    

Uluslararası düzenlemeler, sendikal örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkının birbirinden ayrılmaz ve birbirini tamamlayan düzenlemeler olduğunu esas almakta ve bu temel hakların tanınması hususunda devletlere sorumluluk yüklemektedir.    1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23. maddesiyle herkesin çıkarlarını korumak için özel ve kamu ayrımı yapılmaksızın herkese tanınan sendika hakkının varlığı toplu sözleşme ve grev hakkının birlikte varlığı ile anlam kazanmasına rağmen ülkemizde kamu emekçileri grevsiz toplu sözleşme yapmaya zorlanarak sendika hakkı sınırlandırılmıştır. Bu nedenledir ki ülkemizde kamu emekçileri toplu pazarlık yapmamakta, sınırları yasalarla çizilmiş bir prosedürün icrasından öte geçmeyen toplu pazarlık sürecine mahkum edilmişlerdir. Oysa uluslararası sözleşmelerde memurların grev hakkının varlığı esastır, sınırlamalar istisna olarak kabul edilmektedir. Memurların grev hakkı ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı (ASŞ), Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerce düzenlenmiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince denetim altına alınmıştır. Ülkemiz taraf olduğu sözleşmelere göre iç hukuku düzenlemek zorunda olmasına rağmen emekçilerin çıkarına olacak düzenlemelerde sermayenin tarafında saf tutarak bu sorumluluklarından vazgeçmektedir. Ülkemizde TİS pazarlıkları Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanunda grev yasağı, grev yasağının kapsamının geniş tutulması, devlet idaresinde görev yapan kamu görevlilerinin kapsamını çok geniş tutarak, sendikal hakların kullanımını ILO normlarına göre oldukça sınırlamış ve geriye götürmüştür.

Güç dengesinin bir tarafın lehine olması durumunda özgür toplu pazarlıktan söz edemeyeceğimiz gibi, bu durum güçlünün güçsüze tahakkümüne dönüşmektedir bu durumu her toplu sözleşme döneminde yaşamakta ve izlemekteyiz. Mevcut yapı içerisinde bir tarafta devletin otoriter gücünü elinde bulunduran kamu işveren heyeti diğer tarafta, toplu sözleşme müzakere sürecinde hiçbir gücü ya da yaptırımı olmayan kamu görevlileri sendikaları bulunmaktadır. Yetkili yandaş konfederasyonun kamu emekçilerinin çıkarları yerine kamu işvereni gibi davranması nedeniyle kamu emekçileri bir pazarlık yapamamaktadır. Grev yasağına bağlı güç dengesizliğinin olduğu, özgür olamayan, kısıtlanmış bir toplu sözleşme sürecinin zorunlu tahkimle kesilmesi, pazarlık sürecindekilerin çatışmalarının artmasına sorunların büyümesine yol açmaktadır. Çünkü grev yasakları grevleri önlemenin yanı sıra, çalışma ilişkilerinde çatışmaları artıran bir etkiye sahiptir ve bu çatışmalardan kamu emekçileri mali, ekonomik ve özlük hakları kapsamında her geçen gün daha fazla zarar görmekte ve çalışma koşulları olumsuz etkilenmektedir.

Biz diyoruz ki sendikal hareketin başarısının temeli sahip olduğumuz güçlerimizdir. Üye sayımız, güç birliğimiz bağımsız hareket edebilmemiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız en önemli güç kaynaklarımızdır. Bizi işlevsiz ve savunmasız bırakan grevsiz toplu sözleşme yerine grev hakkıyla donatılmış, tahkimle sınırlandırılmamış toplu sözleşme hakkını elde etmek için birlikte mücadele etmek ve örgütlenmek zorundayız.  Bu mücadele, meşru haklarımız için kimseden icazet almadan fiili olarak yapılmak zorundadır. 6 dönem (12 yıl) boyunca bizleri sefalete mahkum eden yandaş sendika ve işveren devleti temsil eden hükümetin birlikte oynadığı tiyatro ile oyalanmak yerine TİS programımız etrafında birlikte mücadele ederek hem yetkilendirilmiş yandaş sendikayı hem de işvereni, lehimize karar alma yönünde baskı unsuru olmaya tüm işkolu emekçilerini davet ediyoruz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikamız çatısı altında bir araya gelerek, bize reva görülen insani olmayan çalışma koşullarını ve ücret rejimini değiştirmeliyiz.

Sendikamızın TİS masasına gönderilmek üzere belirlenmiş olan taleplerinin büyük çoğunluğu geçmiş dönemlerde işyerlerinde kurulan sandıklardan çıkan sonuçlardan, şube/temsilciliklerimiz tarafından işyerlerinde TİS amaçlı yapılan toplantı sonuçlarından,, anketlerden, genel merkez olarak şube/temsilcilik yöneticilerimizle yaptığımız geniş katılımlı TİS gündemli toplantılardan ve 3-4 Haziran 2023 tarihinde gerçekleştirilen 10. Dönem 8. MTK toplantısında TİS başlıklarında tartışılan konulara göre belirlenmiş olup ekteki broşürümüzde olduğu gibi çeşitli başlıklarda kategorize edilmiştir. Pandemi ve deprem dönemine ilişkin taleplerimiz ise yine işyerlerimizde olağanüstü durumun getirdiği ve çalışma hakkı ihlaline yol açan çalışma barışını ve huzurunu ortadan kaldıran, yasa ve mevzuatı hiçe sayan uygulamaların ortaya çıkardığı taleplerden oluşmaktadır. 

Olmazsa olmaz temel taleplerimizi de şu şekilde ifade etmek istiyoruz.

  • Performans, ek ödeme, taban, teşvik değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret,
  • Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılsın,
  • Sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsasın
  • Nöbet, icap ve fazla çalışma ücretleri 2 kat arttırılsın
  • Sağlık alanında çalışan tüm emekçiler “sağlık hizmetleri sınıfı”na alınsın
  • Üniversite hastanelerinde de çalışanlara tayin hakkı verilsin,
  • Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin son bulması için “şiddet üreten sağlık sistemi” değişsin,
  • Sağlık ve sosyal hizmetler alanında OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdam edilerek, sözleşmeli tüm çalışanlar 657 4/a kapsamına alınsın.
  • Kamu sağlık hizmeti verilen ASM’lerde her türlü giderler devlet tarafından karşılansın,
  • Covid-19 gibi meslekle ilgili hastalıklar, illiyet bağı aranmadan sağlık kurumlarında çalışan tüm personel için meslek hastalığı sayılsın,
  • Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılsın