Skip to main content
logo

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Antalya Şubesi ve Antalya Tabip Odası; sağlık emekçilerinin özlük ve ekonomik

haklarında iyileştirme yapılacak olan yasanın halen TBMM gündemine getirilmemiş olmasını protesto etti. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi A Blok önünde toplanan sağlık emekçileri adına konuşan SES Antalya Şube Eş Başkanı Şükran İçöz “ ileri bir tarihe ertelenen yasa tasarısının akıbeti halen belirsizliğini korurken biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sorunları çiğ gibi büyümektedir” dedi. Yoksulluk sınırının çok altında, açlık sınırının biraz üzerinde kalan düşük gelirleri nedeniyle hepimizden “Geçinemiyoruz” feryadı yükseliyor diyen Şükran İçöz “ bu ekonomik düzen toplum sağlığı sorunudur” dedi.
Şükran İçöz taleplerini şu şekilde sıraladı.
Özelleştirme politikalarından vazgeçin.
Koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyin.
Tüm işkolu emekçilerine emekliliğe yansıyacak şekilde yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret uygulamasını başlatın.
Güvencesiz, gerçekdışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verin.
Güvenceli çalışabilme koşullarını sağlayın. Şiddete karşı etkili yasa, güvenli işyerleri ve sağlıklı çalışma ortamları oluşturun.
COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarın
Ağır ve tehlikeli işler kapsamında faaliyet yürüten tüm işkolu emekçileri için 5 yıla 1 yıl yıpranma payı verin.

Antalya Tabip Odası adına konuşan oda yönetim kurulu üyesi Dr Aydan İzgi “Hekimlerin ve diş hekimlerinin ekonomik haklarında kısmi düzeltme getiren yasa tasarısı tüm partilerin oybirliği ile kabul edilmesine rağmen, iktidar tarafından geri çekilmiştir. Cumhurbaşkanı ve Sağlık Bakanı tarafından ekranlarda hekimlere zam müjdesi verilmiş ancak hemen ardından tasarının geri çekilmesine dair iki çift söz dahi kurulmamıştır.

Konu, çalışma koşullarımızın her geçen gün kötüleşmesi, şiddetin her geçen gün artmasıdır. En fazla hastalanan ve ölen meslek grubu olmamıza rağmen COVID-19’un meslek hastalığı sayılmamasıdır. Sorun koruyucu değil tedavi edici, kamucu değil özelleştirmeci sağlık anlayışını dayatan kapitalizme teslim olmuş sağlık sistemindedir. Sorun bizlerin hak arama eylemlerinde değil, sorun bizlerin emeğini çalan, emeğimizin karşılığını vermemekte direnen bu sistemdedir. Toplumun her kesiminden yükselen GEÇİNEMİYORUZ seslerini artık iktidar duymak zorundadır.

“Emek Bizim Söz Bizim” diyerek başlattığımız mücadele programında hiçbir talebimizden vazgeçmiyoruz. Toplumun sağlığı sağlık çalışanlarının sağlığından geçer. Meclisin açılması ile özlük haklarımıza yönelik düzenlemelerin acilen gündeme alınmasını talep ediyoruz. Sunulan tasarıdan daha geri bir düzenlemeyi asla kabul etmeyeceğimizi, üretimden gelen ve emeğimizden aldığımız gücümüzü kullanmaktan kaçınmayacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi.

Değerli basın emekçileri sevgili mücadele arkadaşlarım,

Sağlık emekçilerinin ekonomik ve özlük haklarını iyileştirmek için iktidar tarafından önce meclise sunulan ancak daha sonra ileri bir tarihe ertelenen yasa tasarısının akıbeti halen belirsizliğini korumaktadır. Bu belirsizlik sürerken biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sorunları bir çığ gibi büyümeye devam etmektedir.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri; uzun ve sık aralıkla tutulan nöbetler, angarya çalışmalar, eksik istihdamlar, idareciler tarafından mobbinge ve tehdite maruz kalmalar,sağlıkçılara uygulanan fiziksel ve sözel şiddetler, özlük haklarının aşındırılması nedenleri ile zor durumdadır.
Sağlıktaki dönüşümle birlikte artan yanlış veya eksik uygulamalar, çalışma hayatındaki sorunlar ve çözümsüzlükleri sebebi ile genç hekimler başta olmak üzere sağlık emekçileri ülkeyi terk etmekte çareyi arıyor yada meslekten ayrılmak zorunda kalıyor. Kamuoyuna yansıdığı gibi ağır çalışma koşulları ve mobbing etkisi ile intiharlar yaşanıyor. Uzun nöbetler sonrası uykusuz kalanlar trafik kazalarında yaşamlarını yitiriyor, uğradığı saldırılar yüzünden yaralanıyor, mesleğini yapamaz duruma geliyorlar. Yüzlercemiz Covid-19 pandemisi ile mücadelede yaşamını yitirdi. Yüz binlercemiz enfekte oldu. Bu da yetmezmiş gibi yoksulluk sınırının çok altında, açlık sınırının biraz üzerinde kalan düşük aylık gelirler ile hepimizden ‘Geçinemiyoruz’ feryadı yükseliyor.

Değerli basın emekçileri sevgili mücadele arkadaşlarım;

Bu ekonomik düzen toplum sağlığı sorunudur. Sadece kamu emekçileri değil tüm emekçiler insanca yaşam düzeyine erişim sorunu yaşamaktadır. Bugün emeği ile geçinenlerin tamamı açlık sınırında ya da biraz üstünde, yoksulluk sınırının çok çok altında ücretlerle yaşamını idame ettirmeye çalışmaktadırlar. Emekçiler, işçiler ve halkın tamamını kapsayacak bütçe, grevli özgür toplu pazarlık hakkı ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için mücadeleyi büyütmek zorundayız.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak asgari ücretin bile altında kalan temel ücretler ile karşı karşıyayız. Emekliliğe yansımayan ek ödeme, döner sermaye değil yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyacak temel ücret için mücadelemizi daha da büyütmeye ihtiyaç var.

Bizler artık oyalama değil hakkımız olanı istiyoruz ve taleplerimizi bir kere daha tekrarlıyoruz

Özelleştirme politikalarından vazgeçin.

Koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyin.

Tüm işkolu emekçilerine emekliliğe yansıyacak şekilde yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret uygulamasını başlatın.

Güvencesiz, gerçekdışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verin.

Güvenceli çalışabilme koşullarını sağlayın. Şiddete karşı etkili yasa, güvenli işyerleri ve sağlıklı çalışma ortamları oluşturun.

COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarın

Ağır ve tehlikeli işler kapsamında faaliyet yürüten tüm işkolu emekçileri için 5 yıla 1 yıl yıpranma payı verin.

Tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Bu ekonomik düzen, antidemokratik sendika yasası böyle devam ettiği sürece, yetkilendirilmiş yandaş ve sarı sendikalara bel bağladığımız müddetçe yoksulluk çekmeye devam edeceğiz. Bugün bizlerle dalga geçilen sadaka zammı ile ortaya çıkan tablo sadece iktidarın değil, yandaş sendikacılığında eseridir.

Yeter artık! Bize reva görülen bu sefalete karşı harekete geçme, tepkimizi ortaya koyma zamanıdır. Hak verilmez mücadele ile alınır ilkesinden hayat bulan gerçek sendikacılığa dönme zamanıdır.
Her geçen gün artan bu yoksulluk ve sefalete boyun eğmeyeceğiz. Hep birlikte değiştirebiliriz diyor,insanca yaşayabileceğimiz ücret, güvenli iş ve güvenceli gelecek için kenetlenerek, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz.


VAZGEÇMİYORUZ! OYALAMA DEĞİL HAKKIMIZI İSTİYORUZ  

Hekimlerin ve diş hekimlerinin ekonomik haklarında kısmi düzeltme getiren yasa tasarısı tüm partilerin oybirliği ile kabul edilmesine rağmen, iktidar tarafından geri çekilmiştir. Cumhurbaşkanı ve Sağlık Bakanı tarafından ekranlarda hekimlere zam müjdesi verilmiş ancak hemen ardından tasarının geri çekilmesine dair iki çift söz dahi kurulmamıştır.

Enflasyonun gerçek anlamda %50’nin üzerine çıktığı, açlık sınırının 4.013 yoksulluk sınırının 13.073 TL olduğu şartlarda hekimler olarak geçinemiyoruz, emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Bu zorlu çalışma koşullarında adeta emeğimiz yok sayılıyor. 15 Aralık günü yaptığımız bir günlük G(ö)REV, bir uyarıydı! Almakta olduğumuz maaşlarımız emeğimizin karşılığı değildir, iktidarın keyfine göre belirlenemez. Bu denli yoğun emek çalıştığımız koşullarda emeğimizin değersizleştirilmesini kabul etmiyoruz.

Bugün geldiğimiz nokta, uzun yıllardır sağlıkta adım adım yaratılan çöküşün bir sonucudur. Konu salt bir zam meselesi değildir. Mesele sağlığa 5 dakikada üretilebilecek bir meta olarak bakılan sistemdedir. Mesele, hekimlik değerlerinin yok sayılması, bilimin değil ekonomik çıkarların ön plana koyulması, mesleğimizi önemini görmezden gelen anlayıştır. Ekonomik krizin ve bu değersizleştirmenin sonucu olarak yoksullaşma, sağlık emekçilerini artık çalışamaz hale getirmiştir.

Konu, çalışma koşullarımızın her geçen gün kötüleşmesi, şiddetin her geçen gün artmasıdır. En fazla hastalanan ve ölen meslek grubu olmamıza rağmen COVID-19’un meslek hastalığı sayılmamasıdır. Sorun koruyucu değil tedavi edici, kamucu değil özelleştirmeci sağlık anlayışını dayatan kapitalizme teslim olmuş sağlık sistemindedir. Sorun bizlerin hak arama eylemlerinde değil, sorun bizlerin emeğini çalan, emeğimizin karşılığını vermemekte direnen bu sistemdedir. Toplumun her kesiminden yükselen GEÇİNEMİYORUZ seslerini artık iktidar duymak zorundadır.

“Emek Bizim Söz Bizim” diyerek başlattığımız mücadele programında hiçbir talebimizden vazgeçmiyoruz. Toplumun sağlığı sağlık çalışanlarının sağlığından geçer. Meclisin açılması ile özlük haklarımıza yönelik düzenlemelerin acilen gündeme alınmasını talep ediyoruz. Sunulan tasarıdan daha geri bir düzenlemeyi asla kabul etmeyeceğimizi, üretimden gelen ve emeğimizden aldığımız gücümüzü kullanmaktan kaçınmayacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz.

TALEPLERİMİZ;

-Ekonomik ve özlük haklarımızla ilgili yeni yasa tasarısının en kısa zamanda meclise sunulmasını İSTİYORUZ!
-Ücretlerimize gerçek enflasyon ve yapılan zamların üzerinde zam İSTİYORUZ!
-Döner sermaye veya performans değil; emekliliğimize yansıyan, insanca yaşayacağımız tek ücret İSTİYORUZ!
-7200 ek gösterge ve yılda 120 gün yıpranma payı İSTİYORUZ!
-COVID-19’un meslek hastalığı sayılmasını İSTİYORUZ!
-Sağlıkta yeni bir şiddet yasası İSTİYORUZ!