Skip to main content
logo

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Antalya Şubesi Eş Başkanı Kenan Akkiraz 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle

şube binasında bir basın toplantısı düzenledi.
Kenan Akkiraz “Bir 14 Marta daha Sağlık çalışanları ve sağlık hizmeti alanlar olarak sorunlar yumağı içerisinde giriyoruz. Çalışanlar düşük ücret, ağır çalışma koşulları, şiddet, güvencesizlik, ihraç, mobbing ve soruşturmalar sarmalında yaşarken halkımız ise her geçen gün artan ücretlendirme, telefon başında randevu kuyrukları, acil önünde bekleme, yerersiz tedavi süreleri gibi artan sorunlarla baş etme çabasında.
Geçmiş yıllarda bu sorunların çözümüne yönelik önerilerimiz ve taleplerimizin hiçbirinin karşılanmadığı aksine katmerlenerek arttığı bir süreçte bir 14 Marta daha girdik” dedi.

Şube Eş Başkanı Kenan Akkiraz sendika olarak taleplerini şu şekilde sıraladı.

14 Mart’ta Acil Olarak Karşılanması Gereken Taleplerimiz

Yıllardır her 14 Mart’ta sağlık emekçilerinin sorunlarını dile getirdik. Haklılığımız kabul edildi ve taleplerimize uygun düzenlemeler yapılacağına ilişkin sözler verildi. Ancak, bugüne kadar Sağlık Bakanlığı ve hükümet yetkilileri tarafından 14 Mart dönemlerinde verilen sözlerin hiçbiri tutulmamıştır.

14 Mart’ta artık vaat değil, taleplerimizin acil olarak yerine getirilmesini istiyoruz.

1. Sağlık emekçilerinin ücretleri ve emeklilik aylıkları artırılsın...
Mesleki bağımsızlık; insanca yaşayacak çalışma şartları, nitelikli çalışma ihtiyaçlarının dışında düşünülemez. Performansa dayalı ek ödeme sisteminden vaz geçilmelidir. Emekliliğe yansıyacak, güvenceli, görev tanımına, liyakat ve kariyere uygun bir ücretlendirme politikası izlenmelidir.

Sağlık emekçilerinin ücretleri ve emekli ücretleri, şimdiki ücretlerinin iki katından az olmayacak şekilde iyileştirilmelidir.

2. Yıpranıyoruz, Hakkımızı İstiyoruz…
Ülkemizde sağlık emekçilerinin en az 40 yıldan bu yana dile getirdiği fiili hizmet zammı (yıpranma payı) konusundaki taleplerinin arkasındaki temel gerekçelerden en başta geleni, sağlık hizmeti verilen mekanların az ya da çok tehlikeler barındırıyor olmasıdır. Buna sağlık hizmetinin kendisinden kaynaklı tehlikeler ve sayısız mesleki riskler eklendiğinde, sağlık emekçilerinin yıllardır fiili hizmet zammından mahrum bırakılarak haksızlığa uğradıkları açıklıkla ortaya çıkmaktadır.

24 saat süreyle üretilmek zorunda olan hizmetin, gündüz mesaisi dışında da sürdürülmek zorunda olması nedeniyle, çalışanların fizyolojik, ruhsal ve sosyal yaşamlarının tehdit altında kaldığı, bozulduğu bilinmektedir. Bu düzensizliğe bir de hizmeti yönetenlerden kaynaklanan sorunlar eklendiğinde durum daha da içinden çıkılmaz hale gelebilmektedir.

Sağlık çalışanlarının çalışma ortamından kaynaklanan radyasyon, ısı, kazalar gibi fiziksel faktörler, Anestezik gazlar, Antiseptikler gibi kimyasal faktörler, bakteriler, virüsler gibi biyolojik faktörler, ergonomik faktörler, hastalar ve hasta yakınları tarafından yapılan saldırılar gibi doğrudan etki sonucu gelişen sağlık sorunları bulunmaktadır. Ayrıca, nöbet, vardiya, gün içinde çok fazla hasta görülmesi gibi aşırı iş yüklemesi, çalışma süresinin fazlalığı, aşırı fiziksel ve ruhsal yoğunluk, gebelik ve çocuk büyütmede sorunlar, ekibe uyumsuzluk, eğitim ve araştırma olanaklarında kısıtlılık, yabancılaşma gibi çalışma koşulları ve çalışma ortamının etkisi sonucu gelişen psiko-sosyal sorunlarda söz konusudur.

2014 yılında hazırlayıp meclise ve kamuoyuna sunduğumuz “Fiili hizmet Süresi Zammı” talebine ilişkin yasa değişikliği talebimiz geçmiş hizmet süresini de kapsayacak şekilde bir an önce yasallaşmalıdır.

3. Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı Yasalaşsın!
Sağlık ve sosyal hizmet alanında şiddet hız kesmeden devam etmektedir. Hükümetin sağlıkta yaşanan tüm sorunların muhatabı olarak sağlık emekçilerini göstermesi ve özelleştirilen sağlık sistemi sağlık emekçileri ile hasta ilişkisinde gerekli olan güven ortamını bozmuştur. En önemlisi de yöneticilerin sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini itibarsızlaştıran söylemleri, kullandıkları dil ve aksayan sistemin tek sorumlusunun sağlık emekçileri olduğu algısının yaratılması şiddet olaylarının ölümle sonuçlanmasına kadar gelmiştir. Sağlık ve sosyal hizmet alanında yaşanan şiddet, diğer çalışma alanlarına göre 16 kat daha fazladır. Hemen her gün bir hekimin, hemşirenin, sağlık emekçisinin tehdit edilmesi, fiziki saldırıya uğramasını, hükümetin yıllardır bütün itirazlara rağmen uyguladığı sağlıkta dönüşüm programından ayrı değerlendirmek mümkün değildir.

Yürütülen şidddete karşı mücadelemiz sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu” kurulmuştur. Komisyon Raporunda sağlıkta şiddetin önlenmesi için uzun yıllardır önerdiğimiz gibi sağlık personeline yönelik şiddeti ayrı bir suç tipi olarak düzenleme önerisi de yer almıştır.

4. Sağlık ve Sosyal Hizmetler Alanından Güvenlik Soruşturmaları Kaldırılmalı, Güvenlik Soruşturması Nedeniyle Ataması Yapılmayan Sağlık Emekçileri Görevlerine Başlatılmalıdır.

OHAL ile birlikte ilan edilen KHK‘lar eliyle on binlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçisi haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmiş ve güvencesizlik en temel sorunumuz haline gelmiştir. Ayları bulan güvenlik soruşturmalarına hiçbir gerekçe gösterilmeden olumsuz yanıtlar verilmektedir. Bu hukuksuz uygulama kişilerin çalışma ve eğitim hakkını elinden alınırken aynı zamanda halkın sağlık hakkını da olumsuz etkilemektedir.

Kamudan ihraçlardan sonra, güvenlik soruşturmaları olumsuz olduğu gerekçesiyle atamaların yapılmamasıyla, sağlık alanında giderek büyüyen bir işsizler ordusu yaratılmaktadır. Kamuda çalışmanın engellenmesi sonucunda ortaya çıkan iş bulma sorunu, sağlık çalışanlarını ucuz işgücü olarak özel sağlık sektöründe cari ücretlerin altında çalışmak zorunda bırakmakta ve böylece bu alanda ciddi düzeyde bir emek sömürüsünün koşulları yaratılmaktadır.

Güvenlik Soruşturmalarıyla İlgili Olarak İvedilikle Yerine Getirilmesi Gereken Taleplerimiz
a. Güvenlik soruşturması devam eden sağlık çalışanlarının bu işlemleri sonlandırılarak atamaları ivedilikle gerçekleştirilmelidir.
b. Güvenlik soruşturması olumsuz olduğu gerekçesiyle ataması yapılmayan sağlık çalışanları, işlemleri geri alınarak ivedilikle görevlerine başlatılmalıdır.
c. Tıpta Uzmanlık Sınavını kazanan, ancak güvenlik soruşturması süren ya da olumsuz gelen hekimler, uzmanlık eğitimlerine başlatılmalıdır.

Tabi taleplerimiz sadece bunlarla sınırlı da değildir;

Çalışma koşullarımızdan, yöneticilerin uyguladığı mobbinge kadar, güvencesiz çalıştırma biçimlerinden ücret eşitsizliğine kadar birçok sorunun yanı sıra OHAL’le demokrasinin askıya alınması ve sonrasında uygulanan savaş politikaları sağlık çalışanlarının geleceğini, toplumun da sağlığını olumsuz etkilemektedir.

Bir kez daha söylüyoruz; savaşa karşı barışı ölüme karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz.

Hükümete sağlık çalışanlarının meslek örgütleri ve sendikalarıyla uğraşmak yerine taleplerini karşılamasını öneriyoruz.

Bu 14 Mart’ta bir kez daha halkın sağlık hakkı, sağlık çalışanlarının geleceği için mücadele edeceğimizi ilan ediyoruz.

Bu 14 Martta bir kez daha, eşit nitelikli, ulaşılabilir, parasız, anadilde sağlık ve sosyal hizmet talebini yükseltiyoruz.