Skip to main content
logo

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yıllardır yolsuzluk ve dolandırıcılıkla

gündemde olan ve akıllarda böyle yer eden Deniz Feneri Derneği ile, üstelik dernek hakkındaki dava henüz devam ederken bir protokol imzalayarak, korunma ihtiyacı içinde olan çocuklarla ilgili sorumluluklarını Deniz Fenerine devretmesi üzerine konuyla ilgili SES Antalya Şube Başkanı Mustafa Kılınç bir açıklama yaptı



DENİZ FENERİ DERNEĞİ İLE YAPILAN PROTOKOL İPTAL EDİLSİN, SORUMLULAR İSTİFA ETSİN

SOSYAL HİZMETLERİ AKP'NİN OY DEPOSU OLARAK KULLANMAKTAN VAZGEÇİN

Sosyal hizmetler kadın, çocuk, engelli, yaşlılar başta olmak üzere sosyal hizmetlere ihtiyaç duyan kesimlere ayrımsız şekilde, ücretsiz, eşit, nitelikli, kamusal ve anadilinde hizmet sağlanması için politikalar üretilmesi gereken bir alandır. İktidarların ideolojilerinden ve oy hesaplarından bağımsız olarak planlanması gereken bir alan olan sosyal hizmetlerde yıllardır izlenen politikalar ve pratik uygulamalar ise AKP'nin sosyal hizmetleri kendi ideolojik bakışı, seçim ve oy hesapları, yani kendi çıkarları için şekillendirdiğini çok açık bir biçimde göstermektedir. Görünen odur ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı için önemli olan sosyal hizmete ihtiyaç duyan kesimler değil, AKP iktidarının ihtiyaçlarıdır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu yöndeki icraatlarının son örneklerini paylaşmak istiyoruz. Bakanlık, yıllardır yolsuzluk ve dolandırıcılıkla gündemde olan ve akıllarda böyle yer eden Deniz Feneri Derneği ile üstelik dernek hakkındaki dava henüz devam ederken bir protokol imzalayarak, korunma ihtiyacı içinde olan çocuklarla ilgili sorumluluklarını Deniz Feneri Derneğine devretmiştir. Yapılan protokole göre sosyal incelemelerle ekonomik yoksunluk yaşadıkları tespit edilen bireylere ve ailelere ayni ve nakdi yardım desteği yapılması görevi Deniz Feneri Derneğine bırakılmaktadır.  Maddi desteğe ve diğer etkinliklerden yararlanmaya ihtiyacı olan çocukları ve aileleri İl Müdürlükleri tespit ederek Deniz Feneri Derneği'ne bildirecektir, yardımı dernek yapacaktır. Çocukların ve ailelerinin bilgileri Deniz Feneri Derneği’ne verilecektir. Her ne kadar protokolde sosyal inceleme raporu ve diğer özel bilgiler dernekle paylaşılmayacaktır dense de yardım alacak olanların iletişim bilgileri ve gerekli diğer bilgilerin dernekle paylaşılacağı belirtilmektedir. Maddi yardıma ihtiyacı olma bilgisi zaten özel bir bilgidir ve bu bilgi, kişilerin onayı olmadan dernekle paylaşılacaktır. Ayrıca, bu kişilerin iletişim bilgilerinin daha sonra dernek faaliyetleri için kullanılmayacağının herhangi bir garantisi yoktur ve bu alana dair herhangi bir denetim mekanizması bulunmamaktadır. Dernek, ayni ve nakdi yardımı sağlamanın yanı sıra çocuk evlerinin fiziki koşullarının iyileştirilmesine de katkı sunacak, dernek tarafından çocuklara yönelik "mesleki hizmet" ve rehberlik de sunulabilecektir. Bu çalışmanın ise önce İstanbul’da başlatılması, sonra yine aynı dernek üzerinden diğer illere yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.

Bakanlığın, Deniz Feneri gibi şaibeli bir dernekle bir protokol yapması başlı başına bir skandaldır. Dernekle ilgili yolsuzluk iddiaları önce Almanya'da gündeme gelmiş, Almanya’da yüzyılın bağış yolsuzluğu diye anılan dava sürecinde dernek yöneticileri cezalar almıştır. Türkiye’deki dava süreci ise bir hukuksuzluk örneği olarak derneği aklama sürecine dönüşmüştür. Halkın vicdanında ise bir aklama ve rahatlama söz konusu değildir, dava ile ilgili tartışmalar sürmektedir. Fakat Bakanlık, protokolü dava sürecinin bitmesini bile beklemeye gerek görmeden imzalamıştır. Protokol 17 Nisan 2015 tarihinde imzalanmış, davanın sonucu ise 13 Mayıs 2015 tarihinde duyurulmuştur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu cesareti ve rahatlığı nereden almaktadır? Anlaşılan o ki, bu protokol iktidarın Deniz Feneri Derneğini aklama ve derneği güçlendirme operasyonunun bir parçasıdır. Bakanlığın, iktidarların kirli ilişkileri içinde Korunma ihtiyacı içinde olan çocukların geleceğini yolsuzluk ve dolandırıcılıkla bilinen bir derneğe bırakmakta hiç bir tereddüt göstermediği ortadadır.

Bu ve benzeri protokoller ve işbirlikleri, yıllardan beri söylediklerimizin ve uyarılarımızın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha göstermektedir. Devletin temel politikasının gerek özelleştirmelerle, gerek taşeron şirketlere havale ederek, gerekse de dernekler aracılığı ile taşeronlaştırarak devletin sosyal hizmetlerden elini çektiği bir sistem yaratmaktadır. Böylece hizmetlerden yararlanacak olan kesimler de denetimden uzak, istismara açık hale getirilmektedir. Önümüzdeki protokol örneği ise devletin çocuk bakımı ile ilgili tüm kamu kurumlarını tasfiye edişinin somut örneğidir. Önce kurumları çocuk evlerine dönüştüren, bu evlerde çocuklara sağlanacak hizmetleri taşeron şirketlere devrederek denetimsiz bırakan, çocukların şiddet ve istismara açık hale gelmesine neden olan da bu tasfiyenin kendisidir.

Deniz Feneri Derneği ile yapılan bu protokol derhal iptal edilmelidir. Devlet, kendi sorumluluğunu derneklere havale ederek ve hizmetleri piyasaya açarak sosyal hizmet alanının özelleştirilmesi politikalarından derhal vazgeçmelidir. Bu protokolde sorumluluğu olanlar bir an önce istifa etmelidir.

AKP iktidarının başta tüm kamu kurumları olmak üzere elindeki bütün olanakları kendi iktidarını güçlendirmek için kullanıldığını seçim döneminde çok daha açık biçimde görüyoruz. Yoksulluğu ortadan kaldıracak politikalar üretmek yerine sosyal yardımlar adı altında ekonomik yoksunluk içerisinde olan kesimlerin iktidara bağımlı hale getirilmesi politikalarının, yardımları bir hak olmaktan çıkartarak bir lütuf haline dönüştürülmesi uygulamalarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eliyle uygulandığını ise yıllardır söylüyoruz. Seçim sürecinde ise Bakanlık, sosyal yardımları AKP'yi güçlendirmek için nasıl kullandığını, sosyal yardımlardan yararlananları da nasıl oy deposu olarak gördüğünü hiç bir gizlilik çabası olmadan göstermiştir. Bakanlık, tüm illere gönderdiği 3 Nisan 2015 tarihli yazısı ile 1 Temmuza kadar yapılacak sosyal incelemelerde yardımların bağlanmasına ilişkin dosyalara öncelik verilmesi; evde bakım hizmeti ücreti alan ailelerle ilgili yapılması gereken incelemelerinin yapılmaması, çeşitli nedenlerle evde bakım hizmeti sonlandırılarak borç çıkarılan ve dosyaları defterdarlıklara gönderilen kişilerin dosyalarının ise geri çekilmesi, bu konudaki işlemlerin 1 Temmuz’dan sonraya, yani seçimden sonraya bırakılması talimatı verilmiştir. Yani Bakanlık, "kesinti ve geri ödeme yapılacaksa bile bunu seçim sonrasına bırakalım" demektedir. Bu şekilde ise Bakanlık mevcut mevzuat uygulamalarını AKP’nin çıkarları için değiştirmekte ve bozuşturmakta bir beis görmediğini göstermektedir. Bakanlık hizmetlerini AKP’nin oylarını artırmak için kullanmaktadır. Bu yapılanlar ise en başta yardımlardan yararlanan kesimleri mağdur etmektedir. AKP, oy için vatandaşı oyalamaktadır.  Yardımların kesilmesi durumunda geri ödemeler, ödemenin başladığı günden itibaren yasal faizi ile birlikte yapılmaktadır. Bu durumda yapılacak kesintilerin seçim sonrasına ertelenmesi ile kişiler daha fazla faiz ödeyerek geri ödeme yapacaklardır. Bu talimat ve uygulama ile Bakanlık, alanda çalışan emekçileri ise hem hukuksuz davranmaya zorlanmakta, hem de AKP’nin memuru gibi kullanılmak istenmektedir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı sosyal hizmet ihtiyacı duyan kesimlere karşı bir sorumluluk duymadığını, tek sorumluluğun AKP’nin çıkarları olduğunu gösteren uygulamalarda bulunmaktadır. Bizler, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak, sosyal hizmetler alanının iktidarların çıkarları için değil, sosyal hizmete ihtiyaç duyanların ihtiyaçları doğrultusunda planlanması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Bizler, sosyal hizmet emekçileri olarak hem kendi haklarımızı, hem de sosyal hizmetlerden yararlanan kesimlerin hak ve çıkarlarını savunmaya ve mücadele ediyoruz, mücadele etmeye devam edeceğiz.


MUSTAFA KILINÇ

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI

ANTALYA ŞUBE BAŞKANI