Yoksullukta mı Psikolojik?
SES Antalya Şubesi Başbakana Sordu: “Yoksullukta mı Psikolojik?” Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şube Başkanı Nesrin Kocaemir, düzenlediği basın toplantısında krizle birlikte halkın sağlığının büyük risk altında olduğunu iddia ederek hükümeti acil tedbir almaya çağırdı.
Nesrin Kocaemir, ekonomik krizin toplum sağlığı üzerindeki etkilerini anlattığı basın toplantısında; krizin Sayın Başbakan’ın söylediği gibi psikolojik olmadığını somut olarak yaşandığını söyleyerek acil önlem alınmasını istedi. Kocaemir, yaşanan yoksullukta mı psikolojik diye sorarak, krizle birlikte toplumun psikolojisinin daha da bozulacağının iddia etti.
Kocaemir, şu ana kadar dünyada yaşanan bütün krizlerden sonra yapılan bilimsel araştırmalar krizin sadece ekonomiyi değil insan sağlığını vurduğunu da göstermektedir diyerek, işsizlik ve yoksulluğun fiziksel hastalıkları, bedensel yakınmaları, ruh sağlığı sorunlarını artırdığını söyledi.
Kocaemir, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ultrich ZACHAU’nun bile, 2009 yılında Türkiye’de işsizliğin artacağını, önceki yıllara göre daha fazla insanın fakir olacağını ve yoksul ailelerin sosyal korunmaya alınması gerektiğini itiraf etmek zorunda kaldığını belirterek Sayın Başbakan ise hala hiçbir şey olmuyor gibi davranıyor, ancak ortaya çıkacak başta sağlık sorunları olmak üzere tüm sorunlardan hükümet sorumludur diye konuşmasını sürdürdü.
SES Antalya Şube Başkanı Nesrin Kocaemir, kriz dönemlerinin, işten çıkarmaların, güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırmaların ve sosyal hak kayıplarının en çok yaşandığı dönemler olduğunu belirterek, işsizlik, gelir azalması, yoksulluğun artması gibi etkenler toplum sağlığını olumsuz etkileyecektir dedi.
Kocaemir, şöyle konuştu: "Gelir düzeyinde bozulma nedeniyle dengeli ve yeterli beslenemeyen, sağlıklı konutta yaşayamayan ve sağlıklı yaşamak için gerekli önlemleri alma imkânından mahrum yoksulların sık hastalandıkları bilinen bir durumdur. Ekonomik krizlerin temel etkilerinden olan işsizlik ve yoksulluğun, toplum sağlığı ile birlikte ruh sağlığı üzerine de olumsuz etkileri bulunmaktadır." dedi.
Kocaemir, özellikle yoksul kesimlerde alkol ve tütün bağımlılığının, aile içi sorunların, intiharların artacağını belirterek, işsizlerde ruhsal bozukluk oranının çalışanlara göre iki kat, intihara bağlı ölümlerin ise üç kat fazla görüldüğünü dolayısıyla hükümet acilen işsizlik ve yoksullukla mücadele edici politikalar geliştirmelidir dedi.
Kocaemir, Türkiye'de yoksulluk oranının şu an %22 olduğunu, kriz öncesi bir milyon 800 bin kişinin günlük bir doların altında bir gelirle yaşadığını, 5 yaşındaki çocukların % 12'sinde beslenme yetersizliği olduğunu dile getirerek, gebelikte ve erken çocukluk dönemindeki dengesiz beslenme demir, çinko, folik asit ve B vitamininden fakir gıda alınması nedeniyle yeterli zekâ kapasitesine ulaşamayan yoksulların bu dezavantajlı durumlarının eğitim haklarının da önünde temel bir engel oluşturduğunu söyledi.
Kocaemir, kriz şartlarında çalışanlar arasında artan rekabetin kalp krizi, felç, kalp yetmezliği gibi ölümcül sağlık sorunlarına neden olduğunu, gelir düzeyi düşük olan bireylerde yüksek gelir düzeyine sahip olanlara göre iki kat fazla depresyon görüldüğünü belirterek, kriz dönemlerinde özellikle intihar vakaları artmaktadır dedi
Kocaemir, intiharlarla ilişkili sosyal faktörler arasında işsizlik ve sosyoekonomik düzeyin önemli yer tuttuğunu belirterek işsiz bireylerde çalışanlara göre intihara bağlı ölümlerin 2–3 kat artış gösterdiğini belirtti. Hükümetin kriz dönemlerinde işsizlik ve yoksullukla mücadele edici ciddi politikalar geliştirmesi gerektiğini belirten İçöz, şöyle konuştu: "İşsizlik ücretinin kapsamı, süresi ve tutarı artırılmalı. İşsiz kesimin sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlanmalı, ulaşımı kolaylaştırılmalı, muayene ve tedavi hizmetleri ücretsiz olmalıdır. İşsiz bırakılan kesimlere kamu alanında ruhsal destek üniteleri kurulmalıdır." dedi.
Kocaemir, 2009 Bütçesine ilişkin somut bir takım önerileri sıralayarak, krizle artacak olan yoksulluk ve işsizlikle sağlık hizmetine ihtiyacın fazlalaşacağı ortamda halkın sağlık ve yaşam hakkının korunması ve geliştirilmesi görevinin devletin olduğunu belirtti ve, bunlar sağlanmadığında kriz ortamında ortaya çıkacak sağlık sorunlarının tek sorumlusu hükümet olacaktır dedi. Kocemir, sendika olarak her alanda yoğun bir çaba içinde olduklarını ifade ederek gündemdeki, Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısının geri çekilmesi için de bir imza kampanyası başlattık diyerek açıklamasını bitirdi.
Basın açıklamasına katılarak destek sunan KESK Antalya Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mustafa Ayar’da yarın saat 16.00’da Güllük-TRT Kavşağından başlayacak “Krizin bedelini biz ödemeyeceğiz, Bütçe Hakkımıza sahip çıkacağız” etkinliklerine bütün Antalya halkını bekliyoruz, dedi.
KRİZ HALKIN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR!
HÜKÜMETİ ACİL TEDBİR ALMAYA DAVET EDİYORUZ!
Değerli Basın Emekçileri;
Sayın Başbakan, krizin görünür olmaya başladığı ilk günlerde ”Hamdolsun kriz bizi teğet geçecek” diyordu. Krizin “teğet geçmediği” daha ilk günlerden itibaren fabrikaların kapanması veya üretimlerine ara vermesi, işten çıkarmalar ve ard arda yapılan zamlar ile görüldü. Sayın Başbakan, şimdi de krizin psikolojik olduğunu açıkladı. Oysa ki krizin psikolojik olmadığı ortadadır, sonuçlarıda toplumun psikolojisini bozmaktadır.
Krizlerin toplum üzerindeki temel etkisi en başta işsizlik ve gelir azalmasıdır. Bunların sonucunda ise yaşam standartları değişir, sosyoekonomik düzey düşer ve yoksulluk artar. Dünyada ve Türkiye’de bundan önce yaşanan krizlerden sonra yapılan tüm bilimsel araştırmalar krizin toplum sağlığına çok ciddi etkileri olduğunu göstermektedir.
Uyguladıkları neo-liberal politikaların sonuçlarını itiraf eden Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ultrich ZACHAU bile , “Yapılması gereken önemli bir şey de kriz nedeniyle işsiz kalan, gelirleri düşen ve fakirleşen kişilere odaklanmak olmalı. 2009 yılında işsizlik artacak ve Türkiye’de 2007 ve 2008’dekinden daha fazla fakir insan olacak. Bu insanların ve bu ailelerin sosyal korunmaya sahip olması çok önemli”. diyor.
Değerli Basın Emekçileri;
Yeterli ve düzenli beslenme sağlığı belirleyen temel bir unsurdur. Yeterli ve düzenli beslenebilmek için de yoksul olmamak gerekir. Ülkemizde resmi rakamlara göre yoksulluk oranı %22’dir. Kriz öncesi 1.800.000 kişi, günlük bir doların altında bir gelirle yaşamını sürdürmektedir.
Düşük gelirli ailelerde yetersiz beslenme, çocuklarda ishal oranı ve gelişme bozuklukları artmaktadır. Bu ailelerin çocukları ailelerine gelir sağlamak amacıyla küçük yaşta iş hayatına atılmak zorunda kalmaktadırlar. İş güvenliğinin ihmal edildiği ortamlarda çalışan çocuklar fiziksel, kimyasal etkenlere maruz kalarak ciddi sağlık sorunları yaşamaktadırlar.
Sosyal stresi; aile içi sorunları, intiharların artışını, alkol ve tütün bağımlılığının yükselmesini kriz ortamı tetikler, yoksul toplum kesimlerinde daha sık görünür hale getirir.
İş güvencesiz bir çalışma hayatı, kronik hastalıklar başta olmak üzere pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Çalışma saatlerinin uzaması ve düzensizleşmesi, düşük gelir ve belirsizlik, çalışanlar arasındaki acımasız rekabet bir süre sonra kalp krizi, felç, kalp yetmezliği gibi ölümcül sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bu çerçevede esnek üretimin bir yansıması olarak ani tükenme sendromu (Karoshi) dikkat çekicidir.
Değerli Basın Emekçileri
*Ekonomik krizin insanların sağlıklı yaşam hakkına ve hastalandıklarında da sağlık hizmetlerine ulaşım hakkına ilişkin olumsuz etkileri olacaktır.
*Sağlık hizmetinin kullanımında ve ulaşımında varolan eşitsizlikler daha da artacaktır.
*Dışa bağımlı tıbbi teknoloji nedeniyle ilaç ve tıbbi malzemelere yoksul ve az gelirli toplum kesiminin erişimi güçleşecektir.
*Riskli toplu kesimlerinin sağlık verileri çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere sağlık göstergelerinde bozulmalar görülecektir.
*Hem fiziksel hastalıklarda hem de depresyon, panik atak, anksiyete, madde bağımlılığı, intihara bağlı ölümler gibi ruhsal problemlerde artış beklenmektedir.
*Önümüzdeki dönemde koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bir başlığını oluşturan aşılama programında aşıda dışa bağımlılık, döviz fiyatlarındaki aşırı yükselme gibi nedenlerle önemli aksamalar yaşanabilecektir.
*Prim, katkı payı, fark ücreti gibi uygulamalar sağlık hizmetine erişimi engelleyecektir ve en çok yoksullar mağdur olacaktır.
*Özellikle tüberküloz ve diğer bulaşıcı hastalıklarda artış beklenmektedir.
Değerli Basın Emekçileri;
Kriz dönemleri emekçilerin, emeklilerin, küçük üreticilerin daha da yoksullaştığı dönemlerdir. Yoksulluk sağlık sorunlarına yol açan en önemli nedendir. Yoksul toplum kesimlerinin temel ihtiyaçlarının karşılanması doğrultusunda yapılacak politik tercihler aynı zamanda onların daha az hastalanmalarına ve kriz dönemini daha az zararla atlatmalarına da yardımcı olacaktır.
Sağlıkta eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin daha da artmasına izin vermeyecek şekilde herkesin hiçbir katkı payı ilave ücret ödememeksizin, prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın, ilaç dâhil olmak üzere, tüm sağlık ihtiyaçlarının karşılandığı toplumsal bir dayanışma yaratılmalıdır.
Krizle birlikte sağlık hizmetlerine erişimi daha da engelleyecek olan, sağlığı paralı hale getiren “Sağlıkta Dönüşüm Programı” derhal durdurulmalıdır…
Koruyucu sağlık hizmeti sunumunuda aksatan aile hekimliği uygulamasından vazgeçilmelidir.
TBMM Plan Bütçe Komisyonunda hiçbir şey yokmuş gibi görüşülmeye devam edilen, Kamu Hastanelerini işletmeye dönüştürecek olan yasa tasarısı derhal geri çekilmelidir.
Değerli Basın Emekçileri;
2009 Bütçesi TBMM’nde görüşülüyor. 2009 Bütçesi öncelikle YOKSUN VE YOKSUL İNSANLARIMIZI gözeten ve onların temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayan bir bütçe olmalıdır.
Buradan TBMM’ne bir çağrı yapıyor ve aşağıda sıraladığımız önerilerin 2009 Genel Bütçesi’nde yer almasını istiyoruz.
*Hükümet işsizlik ve yoksullukla mücadele edici ciddi politikalar geliştirmelidir.
*İşsizlik Sigortası Fonu’nda paranın tamamı amaca uygun olarak işten çıkarılanlar için kullanılmalıdır. İşsizlik ücretinin kapsamı, süresi ve tutarı artırılmalıdır.
*İşsiz kesimin sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlanmalı, sağlık hizmetlerine ulaşımı kolaylaştırılmalı, muayene ve tedavi hizmetleri tamamen ücretsiz olmalıdır.
*İşsiz bırakılan kesimlere kamu alanında ruhsal destek üniteleri kurulmalıdır.
*Özellikle işsiz kesimdeki ailelerin çocukları beslenme, vitamin, viral ve enfeksiyoz hastalıklar açısından düzenli aralıklarla ve tamamen ücretsiz olarak izlenmeli ve gerekli tedavi ve beslenmeleri (başta süt olmak üzere, temel gıdalar) sağlanmalıdır.
*Çalışan kesimlerden sağlık hizmetlerinde alınan katkı payları ve ilaç yüzdeleri kaldırılmalıdır. Genel Sağlık Sigortası uygulaması derhal durdurulmalıdır.
*Sağlık kuruluşlarının (Sağlık Ocakları ve hastanelerin) ekonomik krizden etkilenmelerinin önlenmesi ve hizmetlerini aksatmadan yürütebilmeleri için genel bütçeden sağlık kuruluşlarına yeterli pay ayrılmalıdır.
*Ekonomik kriz nedeniyle sağlık kuruluşlarında sözleşmeli/taşeron olarak çalışan sağlık emekçilerinin işten çıkarılarak sayılarında azaltmaya gidilmemelidir. Her işten çıkarılan kişinin yapacağı işlerin geride kalanların iş yükünü ve çalışma sürelerini arttıracağı, sağlıklarını bozacağı unutulmamalıdır.
*Her düzeyde eğitim kurumlarında/ okullarda ruhsal ve bedensel rahatsızlıklara karşı eğitim programları hazırlanmalıdır.
*Yoksun ve yoksulların kullandıkları ulaşım, su, elektrik ve ısınma için gerekli enerji kaynağı ücretsiz olarak temin edilmelidir.
Sosyal devletin gereği olarak yurttaşların sağlık ve temel ihtiyaçlarının karşılanması sıklıkla tanımlandığı gibi sadaka ve lütuf değildir.
Krizle artacak olan yoksulluk ve işsizlikle sağlık hizmetine ihtiyacın fazlalaşacağı ortamda halkın sağlık ve yaşam hakkının korunması ve geliştirilmesi görevi devletindir. Devlet, halka eşit-parasız-ulaşılabilir sağlık hizmeti sunumunu sağlamalıdır. Bunlar sağlanmadığında kriz ortamında ortaya çıkacak sağlık sorunlarının tek sorumlusu hükümet olacaktır.26-12-2008
Nesrin Kocaemir
SES Antalya Şube Başkanı